Sorular Yanıtlar – Sayı 63
Türkiye dışında, başka İslâm ülkelerinde Mason cemiyetleri var mıdır?
Sudan’ın dışında tün1*Müslliman Siyah Afrika ülkelerinde, Fas, Malezya, Ürdün ve Lüb
nan’da Mason Locaları resmen faaldir. Gabon ile Kongo devlet baş- kanları ülkelerindeki Büyük Loca- lar’ın Büyük Üstatları’dır.
Kazablanka Kraliyet Başsavcısı Hürmasonluğun tasfiye edilmesini, lokallerinin kapatılmasını, üyelerinin toplanmasının yasaklanmasını ve geçici olarak bir kayyumun tayinine karar verilmesini talep etmişti. 23 Mart 1973 tarihinde, Kazablanka Mahkemesi Hürmasonluğun İslâm dini ile çelişkide olmadığına dair karar vererek Hürmason- luğu aklamıştı.
Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinde bulunan Amerikan Üsleri’nde Amerikan Askerî Locaları faaliyet göstermektedir.
Genel Kurul ile Konvan arasındaki fark nedir?
Genel Kurul Dernekler Yasası’na göre bir mecburiyettir ve tüzüklerimize göre yılda bir kez olağan olarak toplanır. Konvan ise Masonluğun özellikle gün dönümlerini kutlamak üzere yaptığı gayrı resmî bir toplantıdır. Kon- vanlar bir araya gelme vesilesidir, gündemlerinde salt masonik konular tartışılır.
Atatürk Mason muydu?
Atatürk’ün Selanik ’te bir Locada Masonluğa kabul edildiğine dair rivayetler var, o tarihlerde İttihat ve Terak- kî’nin yönetim kadrosunun çoğunluğu Masondu, Atatürk ’ün de o cereyana kapılarak Mason olma ihtimali var. Ancak, 2. Dünya Savaşı’nda Alman İşgali esnasında Yunanistan Masonluğu kapatılmış ve arşivleri yok edilmiş, Masonlar toplama kamplarına yollanmıştır. Bu nedenle Mustafa Kemal adındaki bir yüzbaşının 1890’lı yıllarda Selanik ’te bir Locaya katılmış olabileceğini doğrulayacak hiç bir belge bulunamamıştır. Uşağı Cemal Granada da hatıratında Atatürk ’ün bir sohbetinde zamanında Masonluğa kabul edildiğini söylemiş olduğunu yazar. Granada ne kadar güvenilir bir yazardır, bilinmez. Zaten önce cepheden cepheye giden, sonradan da İstiklâl Savaşı ’nı, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten bu büyük adamın Masonluk’ta bir kariyer yapması mümkün değildi. Tek bilinen, Atatürk’ün yakın çevresinde birçok Mason’un bulunmuş olmasıdır.
1935’de Atatürk Masonluğu kapattı mı?
Atatürk Masonluğu kapatmadı. 1935 yılında, Masonluğun kapanışından hemen önce, Meclis Başkanı Kâzım Özalp Paşa, 6 bakan ve 60’ın üzerinde milletvekili Masondu, içişleri Bakanı Şükrü Kaya Kardeşin, Nazi ve Komünist ideolojilerinin her ikisinin de ülkelerinde tantana ile Masonluğu kapattıklarını, bazı güçlerin Türkiye’de de Masonluğun kapatılmasını arzu ettiklerini, Halk Evleri’nin dışında, Türk Ocakları dahil olmak üzere tüm derneklerin kapatıldığını, bu durumda artık Masonluğun dernek olarak kendi kendini kapatmasının zamanı geldiğini söyleyince, Masonluk da kapanma yolunu seçti. Ancak Yüksek Şûra çalışmaya devam etti, hattâ kapanış döneminde 3 yeni Loca kurdu. O tarihlerde MIT’in bunu bilmemesi imkânsızdı. 1948’de Masonluk yeniden faaliyete geçince, zamanında kanunla kapatılmadığı için, mahkeme kararı ile eski gayrı menkullerine yeniden kavuşabildi.
1930’lu yıllarda başka ülkelerde de Masonluk kapanmış veya kapatılmış mıydı?
Sloganı “Hürriyet – Eşitlik – Kardeşlik” olan ve Osmanlı imparatorluğu dahil olmak üzere bir çok Akdeniz ve Amerika ülkesine demokrasi fikrini aşılayan Hürma- sonluğun dikta rejimleri ile bağdaşması mümkün değildir. 20. yüzyılın ilk yansında var olan tüm faşist ve komünist dikta rejimleri Masonluğu bir Hürriyet forumu olarak görmüşler ve yasaklamışlardır. Hitler Masonlan Yahudilerle birlikte toplama kamplannda gaz odalarına yollamıştır, Mussolini, Franco ve Salazar onlan sürmüş ya da zindanlarda çürütmüştür. Rusya’da Romanof Hanedanı devrildikten sonra kurulan geçici Ke- renski Hükümeti’nin, Başbakan Kerenski dahil olmak üzere, tüm bakanlan Mason’du. Lenin onları iktidardan uzaklaştırdı, Trotsky Masonluğu yasakladı, Stalin de onları Sibirya’ya, Gulag’a yolladı.
Buna tek istisna, Küba’dır. İktidara geldikten sonra ülkesinde Masonluğu kapatmayan tek diktatör Fidel Castro’dur. Bunun da nedeni, iktidar mücadelesinde Masonlar’dan gördüğü destektir.
2004 yılı istatistiklerine göre muntazam Küba Büyük Locası’nın 316 locası ve bu localarda çalışan 30.900 üyesi vardır.
Günümüzde yalnızca şeriatla yönetilen ülkelerde Hür- masonluk yasaklıdır.
Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra eski Komünist ülkelerde durum nasıldır?
Sovyetler Birliği’nin bir parçası olmuş Baltık ülkeleri, Rusya, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde önce Localar sonra büyük Localar kurulmuştur. Vietnam ve Ermenistan’da Localar kurulmuştur. Azerbeycan’da bir yapılanma vardır. Gürcistan ve Orta Asya Türkî devletlerinde henüz bir masonik faaliyet yoktur.
Hürmasonluğun topluma faydası nedir?
Hürmasonluk bir insan hakları, demokrasi, laiklik okuludur, Kar- deşler’e daha iyi vatandaş olmayı, toleransı ve hitabeti öğretir, yardımı özendirir, entelektüel bilgi birikimini destekler. Belki bu konuda en iyi cevap, 7 Haziran 1997’de Moldavya Büyük Locası’nın kurulması vesilesiyle, Enformasyon Bakanın yaptığı konuşmadan aşağıdaki alıntıdır: “Kamuoyu, olumlu tepki bekleyenleri şaşırtacak düzeyde gelişti. Hürmasonluk hiç bir öğesi gizlenmeden takdim edildi. MoldavyalIlar, Sovyet împaratorlu- ğu’nun yıkılmasından sonra kokuşmuş bir dikta rejiminden yeni çıkmış bir halk olarak, etik yolunu bulmada ve insanlığı iyileştirmede Masonluk öğretilerinin faydalı olacağına inanmışlardır.”
Daha önce, Osmanlı toplumunda Masonluk serbest miydi?
Papa’nın Masonluğu 1738’de aforoz etmesinden sonra, I. Mahmud 1748’de İmparatorluk topraklannda Masonluğu yasakladı. Ancak, aynı yıl, İstanbul’da bir İngiliz Locası’nın kapatılmasından sonra bu yasak unutuldu. Napolyon – III. Selim döneminde, Osmanlı toplumunda Masonluk büyük gelişme kaydetti. II. Mahmud 1826’da Yeniçeri Ocakları’nı kaldırdığı Vak’a-i Hayriye ile birlikte Bektaşîliği ve Masonluğu yasakladı. Kınm Harbi ile, İngiliz, Fransız ve İtalyan Localan tekrar çoğaldı, arala- nnda Padişah 5. Murad da olmak üzere bir çok Türk büyüğü Mason oldu ve 1935’e kadar Masonluk aralıksız faaliyetini korudu. 1935’de, yuka- nda anlatıldığı gibi, Masonluk faaliyetini azalttı. 1948’den bu yana Türk bu yasak unutuldu. Napolyon – III. Selim döneminde, Osmanlı toplumunda Masonluk büyük gelişme kaydetti. II. Mahmud 1826’da Yeniçeri Ocakları’nı kaldırdığı Vak’a-i Hayriye ile birlikte Bektaşîliği ve Masonluğu yasakladı. Kınm Harbi ile, İngiliz, Fransız ve İtalyan Localan tekrar çoğaldı, arala- nnda Padişah 5. Murad da olmak üzere bir çok Türk büyüğü Mason oldu ve 1935’e kadar Masonluk aralıksız faaliyetini korudu. 1935’de, yuka- nda anlatıldığı gibi, Masonluk faaliyetini azalttı. 1948’den bu yana Türk
Masonluğu faaliyetini cemiyetler kanunu çerçevesinde sürdürmektedir.
Mason Milletvekileri Meclise girer girmez neden Masonluklarını inkâr etme ihtiyacını hissediyorlar?
Zamanlar değişiyor… İttihat ve Terakki iktidarı zamanında, Mason Şeyhülislam Musa Kâzım Efendi’nin Meclis Kürsüsü’nden yaptığı konuşmada olduğu gibi, milletvekilleri Mason olmaktan iftihar ederdi. Halk Partisi ve onu takip eden Demokrat Parti ikti- darlannda Mason milletvekilleri, bakanlar vardı. Hatta, Adnan Menderes’in müsteşan Ahmet Salih Korur Türkiye Büyük Lo- cası’nm Büyük Üstadı idi.
Günümüzde Sol ve Sağ partilerin müştereken Masonluğa karşı cephe aldığını, belirli bir medyada da sık sık Mason aleyhtarı konuların yayınlandığını görüyoruz.
24 Aralık 1995 seçimleri öncesinde, ANAP Başkanı Sayın Mesut Yılmaz’ın Mason olduğu haberi büyük manşetlerle Milli Gazete, Sabah, Ateş ve Takvim gazetelerinde verilmişti. Bunun üzerine Sayın Mesut Yılmaz, Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde toplam 31 milyar liralık tazminat davası açtı. Mahkemede olayın bir komplo olduğu, Mesut Yılmaz’ın ve başkanı olduğu partinin seçimlerde seçilme şansını azaltmak üzere bir fotomontaj kullanılarak yalan haberin üretildiği anlaşıldı. Hatta bu olay üzerine, Türkiye Büyük Locası da bir gazete ilânında Masonluğu anlatmayı ve Mason olmanın utanılacak değil, iftihar edilecek bir olgu olduğunu ilân etmek ihtiyacını hissetti. 1964 yılında Demirel Olayı ile başlayan bu tür karalamalar nedeniyle, tekrar seçilmek isteyen milletvekillerinin bazıları, ilk fırsatta, Mason olmadıklarını ilân etmek ihtiyacını hissetmişlerdir.
Celil Layiktez
Kaynak: Tesviye Dergisi Sayı 63