Chatter Katedrali : Yeryüzünden Gökyüzüne
İngiltere’de, Cornerstone Akademik Masonik Araştırma Merkezi’nin organize ettiği konferans dizisinden, Enstitü’den izin alınarak çevrildi.
Chartres Katedrali, 11 ve 12. yüzyıllarda Yunan klasiklerinin Araplar tarafından Latince’ye çevrilerek Endülüs’ten, Pirene’ler üzerinden Fransa’ya sokuldukları, Aristoculuk ve Neo-Platonizm’in Hıristiyan dogmatizmine karşı entelektüel düşünceyi etkilediği yıllarda, Gotik stilde, inşa edildi. Operatif Masonları taçlandıran bu yapı Romanesk Kilise mimari çağım kapatmış, 400 yıl sürecek yeni bir stil oluşturmuştur. Katedral ezoterik bir hazinedir.
Chartres Katedrali, Ayasofya, Partenon, Alhambra, Selimiye Cami, Taj Mahal gibi, insanoğlunun inşa ettiği, en ulu, en haşmetli eserlerden biridir..
CHARTRES’DA BİLGELİK VE EZOTERİZM
Chartres’da yüzyıllar sürecek bir etkenlik için sanat yüceltilmiş, yeni bir boyuta taşınmıştır. İnşaat zamanında, böyle bir proje için gerekli üç şart mevcuttu: İyi bir ekonomi – canlı mimari sanatı – basiretli bir lider grubu. Liderler düalist olmayan Neo- Platonik Hıristiyan Chartres Okulu rahipleriydi. Chartres’da Plato ve Socrates, Boethius ve Plotinus, Areopajit Dionysius ve Erigena’nın eserleri ile ikinci yüzyıl İskenderiye- si’nin Hermetik bilgeliği tetkik ediliyordu. Chartres Okulu’nun felsefesini Zümrüt Tabletler’in ilk sözcükleri ile özetleyebiliriz: “Tek Olan ’da yukarıdaki aşağıdaki gibidir ve aşağıdaki yukarıdaki gibidir. ”
MABET
Chartres Katedrali, aşağıdakinin yukarıdaki ile aynı olduğunu sembolize etmek üzere inşa edilmiştir.
Dış mabedin aynadaki yansıması iç mabettir.
GÎZLÎ BİLGELİK
Gizli Bilgelik mimari sembollerde saklıdır. Mantığın her şeyi tek başına izah edememesi nedeniyle, insanlık gizli bilgeliğe gerek duymuştur. Asırlar boyu, gizli okullar, geometri biliminden kaynaklanan oransal mimari sırlara sahip çıkmışlar, ahenkli oranlar ve rakam sembolizmalarını kullanmışlardır. Oysa lonca esnafının sırları harç reçeteleri, yapı elementlerinin geometrisi, cam yapma, taş yontma teknikleri gibi mesleki sırlardır.
TARİHSEL ÇERÇEVE
Hıristiyanlığın ilk çağında Roma İmparatorluğu’nun çökmesinin yarattığı, yüzyıllar süren kaos ortamında büyük inşaatlar durmuştu. 11. yüzyılda, gelişen manastır yaşamı nedeniyle, Fransa’da şartlar istikrar kazandı ve mimari sanat canlandı. 12ci yüzyılın ortalarında Romanesk stilinde büyük kilise inşaatları tüm Avrupa’ya yayıldı ve mimaride yeni mesleki gelenekler ortaya çıktı. Aynı dönemde Yunan klasikleri de Avrupa kültürüne nüfuz etmeye başlamıştı; böylece Neoplatonist idealism Hıristiyan mistisizmine karıştı. İşte, Chartres Katedrali’nin inşa edildiği dönemin sosyal yapısı böyleydi.
CHARTRES MÎTLERÎ
Milâttan önceki yüzyıllarda Chartres, Druid inancının ibadet merkez- lerindendi. Kilisenin sonradan inşa edildiği alanda bir kutsal mağara ve kuyu vardı ve burada bakire bir anadan doğan bir tanrıya ibadet ediliyordu. Kilisenin bodrumunda (crypt) bu kuyu halâ durmaktadır. Büyük Fransız Devrimi’ne kadar, crypt’te saklanan Meryem Ana’nın ahşap heykeli, Hıristiyanlık öncesinde olduğu gibi, doğumu kutlayan merasimlerde dışarı çıkarılırdı. Genelde kiliselerdeki durumun aksine, Chartres’da mezarlık olmadığı dikkat çekmektedir. Bu, doğumu kutlamak üzere inşa edilmiş bir kiliseydi.
LABİRENT
Katedralin döşemesinde hacıların dizleri üzerinde kat ettikleri bir labirent var. Dıştan merkeze doğru on bir dairelik karışık bir dizaynı olan bu labirent hacının spiritüel yaşam seyahatini simgeler.
Ancak, Fransız Devrimi’ne kadar, labirentin merkezinde Yunan mitolojisi kahramanlarından Theseus, Ariadne ve Minotor’un (Girit’te yarı insan, yarı boğa tanrı) resimleri bulunuyordu. Pre-klasik dönemde Girit’in Minos adındaki kralı, Atina’dan vergi olarak, yedi yılda bir, kurbanlık yedi genç erkek ve yedi genç kız istiyordu. Kurbanlar labirentin içine bırakılıyor ve merkezde duran Minotor’a yem oluyorlardı. Theseus ondört gencin içine dahil edilmeyi istemiş; Girit’e vardıklarında, Minos’un kızı bakire Ariadne ona aşık olmuş ve kendisine labirenti inşa eden mimara ait bir yumak iplik vermiş. Yumak Theseus’u Minotor’a götürmüş, o da gafil avlanan Minotor’u öldürmüş, labirentin merkezine giderken boşalan yumak ipliğini izleyerek de labirentin dışına çıkabilmiş.
Kilisenin labirent sembolizmasını nasıl algıladığı tam olarak bilinmemektedir. En güçlü varsayım, Theseus’un labirentin karanlıkları içinde geçen sınavından bakire Ariadne’nin yardımıyla kurtularak aydınlığa kavuşması mitinden yola çıkarak, Meryem Ana’nın da yaşamın karanlık labirentinden günahkâr Hıris- tiyanları kurtardığına dair inancın hâkim olduğu gömüşüdür. Chartres Meryem Ana’ya vakfedilmiş ilk kilisedir.
Burada bir ezoterik sembolizma ağı görüyoruz. Labirent, karanlıklar içinde geçen sınavın ve Nur’u arayışın sembolüdür. Aydınlıkta geçen seyahat, karanlıklarda geçen seyahatin aynada yansıması gibidir.
BAŞ RAHÎP (ABBOT) SUGER
Chartres Katedrali ile Paris yakınında St Denis Kilisesi mimari sanatının * seyrini değiştiren iki yapıttır. Karanlık çağda mimari sanatı çökmüştü. St Denis’in baş rahibi Suger, dinsel ritüelin uygulandığı bir yer olmanın ötesinde, insanları şuur altının derinliklerinde tefekküre götürecek bir kilise inşa etmek istedi ve 114O’lı yıllarda St. Denis Kilisesi’ni yeniden inşa ettirdi. Zamanın geleneklerinin dışına çıkarak, tecrübelerini, moti
vasyon ve ilham kaynaklarını kaleme aldı ve Kilisenin giriş kapısının üzerine şu kafiyeli satırları kazıdı:
“Kim olursan ol, bu kapılardan geçerek iyiliği arıyorsan, Masrafa veya altının parıltısına aldanma, sanatçının amacını bulmaya çalış. Bu asil sanatın, ruhu yüceltebilecek bir gizli nuru vardır. O yüreği ısıtır, günlük uğraşları unutturarak gök yüzüne yönlendirir, Ve her birimizin içinde yatan hakikate kapıyı açar.
Bu sanat fani dünyamızda, içerdeki ruhun nasıl bulunabileceğini gösterir: Donuk akıl, materyal şeylerin arasından yükselir,
Ve bunu gören Nur, karanlıklardan kurtulur. ”
CHARTRES OKULU
Suger’in kilisesinden çok az şey kalmıştır, yalnız bu kilisenin Chartres Katedrali mimarisini fevkalâde etkilediği biliniyor. Hz. İsa’nın soy ağacı olan “Jesse” soy ağacı şekli ile “Taçlanmış Meryem” gibi Suger’in bağlı olduğu teoloji konseptleri Chartres Katedrali’nin duvarlarını süslemektedir.
Katedral 1154 ve 1194 yıllarında geçirdiği iki büyük yangından sonra tekrar inşa edildi. 990 yılından itibaren Katedral’in etken bir okulu vardı. Okulda kiliseye hizmet edecek gençler yetiştiriliyordu. Bunun dışında, Katedral düşünürlerin toplanma yeri olarak Neoplatonizm’in merkeziydi: Katedral’e devam eden Alan de Lille (A. Saga diye imza atardı) yeni insanın mücadelesi ile dünyanın kurtuluşu hakkında yazarken, her birimizin içinde doğmayı bekleyen mevhumların bulunduğunu söylüyordu. Chartres doğumu yücelten bir mimarî yapıttı.
Bu da Chartres mitlerinin içine bizi tekrar çekiyor. Yeni bir katedrale ihtiyaç vardı. Taş yontucu ve duvarcı ustalar yetişmişti, doğumu simgeleyen kutsal bir yer ve Suger’in ilham ettiği düşünceler vardı. Meryem Ana’ya
inşa edilen bu ilk katedral yüzyıllar boyu mimari sanatım etkilemiştir.
GÖKYÜZÜNE MERDİVEN
Gökyüzüne çıkacak merdivenin ilk basamağı Chartres Karedrali’nde olmalıydı, bu nedenle de, Katedral,
Hıristiyan bilgeliğinin, ezoterizminin ansiklopedisi olarak tezyin edildi. Katedralde taş içine yontulmuş veya vitraylara çizilmiş on binden fazla figür bulunuyor. Chartres’da, yeni mimari tarzın yanında taş yontma ve vitray sanatları da geliştirildi.
HEYKELTRAŞLIK
Chartres eğer bir kitap gibi okunacaksa, heykeltraşlık üzerine yazılmış üç bölümü vardır. Bunların ilki 12. yüzyılın ikinci yarısında yontulan Batı cephesi heykelleridir. Kuzey ve Güney transeptlerin heykellerinin yontulmasına yaklaşık 50 – 60 yıl sonra başlandı. Batı cephesi, akan zaman içinde, Hz. İsa’nın ikinci gelişini simgeliyor. 1600 yıl öncesi Olympia’nm ince sütunlarını, ifade dolu kadın ve erkek yüzlerini anımsatarak, bu heykellerle, donuk yüzlü Romanesk heykeltraşlık sanatı tümüyle aşılmıştır. Kemer altı yontularında yedi liberal sanat, bilimi ifade eden aritmetik, geometri, astronomi ve müzikle, iletişimi tanımlayan gramer, belâgat ve diyalektik simgelenmiştir. Gene kemeraltlarında zodiyak (burçlar) gösterilerek zamanın geçişi
anlatılmaktadır.
Kuzey transept1 heykelleri çok kalabalıktır. Güneşe yakın taraf olan Güney kısım Incil ile Hıristiyanlık tarihini, Nur’un gelişini anlatmaktadır. Kuzey gölgelerin tarafıdır, Eski Ahit’i, Hz. İsa’nın geleceğini müjdeleyen azizleri içermektedir. Ayrıca, bu bölgede Yaradılış, bir tarafta Tanrı’nın, diğerinde de yaratılanların imajları ile simgelen- mektedir. Bunların arasında çarpıcı bir imaj, Tanrı’nın zihninde Adem’in şekil alması, sonra da Tanrı’nın Adem’e şuur vermesidir, bu şuuru yalnız Adem için değil, tüm insanlık için vermişse de, insan bunu reddetmiştir.
VİTRAYLAR
Chartres’ı meşhur eden olağan üstü güçlü 13. yüzyıl vitraylarıdır. Bu vitraylarda tüm doğal renkleri, olabilecek her tonda görüyoruz. Enerjik ve ekonomik hatlarla çizilen resimler, neredeyse, günümüz resimli roman tekniği ile çizilmiştir. Resimler, heykellerle birlikte iyi koordine edilmiş bir senfoni gibi, anlatımda, birbirini tamamlamaktadır.
ÎNSAN MODELÎ
Katedralin modeli insandır. Aziz Paulus’a göre, insan, beden, can ve ruhtan oluşur. Bu varsayım Kilise tarafından sürekli tartışma konusu yapılmış ve 869 Konstantinopolis Konsili’nde yalnızca bedenle ruhtan oluştuğu dogma olarak kabul edilmiştir. Ancak, Chartres dahil, bir çok gelenekte üçlü tanımlamaya inanç devam etmiştir. Dogmaya olan bu muhalefeti, haç sembolizmasında gizli, kolları açık insan şeklinde yapılan Katedralin planında ve triforium’u2 taşıyan üçlü kemerlerin sembolizmasında görüyoruz.
Katedral’de sergilenen bu üçlü sembolizma aynı zamanda beden, kalp ve başı (bilgeliği) simgelemektedir.
RAKAM SEMBOLİZMASI
Katedralin inşaatında l’den 12’ye rakamların sembolizmasının irdelendiğini görüyoruz. 1 tevhidi, 2 ilk bölünmeyi, 3 Tanrı’yı, 4 de Evren’i ifade ediyor. 7, 3 ile 4’ün toplamı olarak Dünya’dan Gökyüzüne yapılan seyahati, 8 ise yeniden doğuşu, 12, 3 ile 4’ün çarpımını simgeliyor.
Chartres’m mimari planı 3’lü ve 7’li detaylarla doludur. Chartres, üç katlı yüksek tavanlı katedrallerin ilkidir, îçte ve dışta yükseklik başlıca niteliktir. Tüm dizayn dikey hatlarla ifade edilmektedir. Yan yana dikey hatlar ve çatıdaki oklar bu olağanüstü ağır taş yapıya gökyüzüne yükseliyormuş gibi bir görüntü vermektedir.
ORANLAR
Bazı oranların görsel kompozisyonlara ahenk kazandırdığı yüzyıllarca bilinir. Mimaride, herhangi bir oranın sürekli tekrarı yapıya ahenk verir. Doğa’da mükemmeli ifade eden, Altın Oran diye bildiğimiz oran
1 / 1.618’dir. Bu oranın Chartres Katedrali mimarisinde büyük sıklıkla kullanıldığını görüyoruz.
ALGILAMA
Günümüzde algılama bilimi, bizi en çok etkileyen görsel nitelikleri tanımlamıştır. Bu bilgilere sahip olmayan Ortaçağ Mason ve teologları sezgi ve ustalıklarını birleştirerek bir mucize gerçekleştirdiler. Dört yüz yıldır gelişen analitik düşünce becerimizle dahi yapmakta zorlanacağımız beyinde derin algılama duygularını yaratan söz konusu detayları, 12 ve 13. yüzyıllarda nasıl yaptıklarına şaşırıyoruz.
Katedralin mimarisi hacimsel olarak çok zengin olup beynin sağ lobuna hitap ederek doğal ahenk hissi ile birlikte hûşû ve doyum hislerini uyandırmaktadır. Beyin korteksinin altında bulunan limbik merkez temel algılamaları düşünceden hızlı kaydetmekte ve tepkilerimize renk vermektedir. Katedral mimarisi limbik tepkiyi uyandırarak güç, zenginlik, düzen ve renklilik düşüncelerini yaratır ve şuurumuzun ufuklarını genişletir.
IŞIK
Katedral mimarları insan düşüncesinin temel şartlanmalarını etkileyen birçok yol kullanmışlardır. Bunların en önemlisi, şüphesizdir ki, ışığın, aydınlanmanın kullanılma şeklidir. Ortaçağ ışık sembolizması çok gelişmişti, sofistike idi. En basit şekliyle, ışık Tanrı’nın sembolü idi. Chartres bir Işık Katedrali’dir. Yüksek duvarlarda, kubbeye yakın karanlık yüksekliklerde pırıltılı mücevherler gibi duran vitraylardan süzülen ışık, Katedral’e girer girmez, hûşû hissini verir. Karanlıklardan, gökyüzünü simgeleyen yukarılardan gelen ışığın sembolizması bellidir. Yapı aktif düşünceyi etkileyen entelektüel sem- bolizma ile yüklüdür. Bu da duyularımızı doğrudan etkileyerek gözü ve ruhu yüceltir, dünyevî düşünceleri aşma duyusunu geliştirir, inanan kişi cenneti kendine daha yakın görür.
SONUÇ
Chartes’ı inşa edenler Hıristiyan ve Klasik geleneklerin müşterek varisleri olmuştur. Onlar Erigena’dan Diyonisos’a kadar uzanan, öğretilerin, Yunan Platonistlerden, toplumda kadına saygıyı canlandıran Meryem Ana kültüne kadar uzanan gelenek ve düşüncelerin sentezini yaptılar. Ellerinin altında yeni geliştirilen inşaat teknikleri vardı ve St. Denis Kilisesi’nin Başrahibi Suger’in etkisi altındaydılar. Bu verilerden yola çıkarak mimari sanatını yeni boyutlara taşıdılar, bu yeni tarz dört yüz yıl boyunca İrlanda’dan Orta Avrupa’ya kadar inşa edilen katedrallere esin kaynağı oldu.
Kaynak: www.comerstonesociety.com
1-Transept: Planı haç şeklinde olan bir kilisenin iki kanadı.
2- Triforium: Kilisenin merkezinde kemerlerin oluşturduğu ikinci kat galerisi.
Yazan-. Clive Hicks, © May, 1999 Özetleyen: Celil Layiktez
Kaynak: Tesviye Dergisi Sayı 67